Türkiye’de İnşaat Sektörüne Genel Bir Bakış

Türkiye’de İnşaat Sektörünün Ekonomiye Katkısı ve Özellikleri

Türkiye’de inşaat sektörünün ülke ekonomisine katkısı oldukça büyüktür. Sektörün, inşaat malzemeleri üreten sanayi içindeki payı yaklaşık %10’dur. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin (KOBİ) çoğunlukta olduğu inşaat sektörü, diğer sektörlerde de ekonomik canlanmayı tetikleyen bir yapıya sahiptir.

İnşaat yönetimi, sektörün ve projelerin planlama, organizasyon ve kontrol süreçlerini kapsar. Genellikle açık alanda yürütülen bu üretim biçimi, proses ve yönetimsel açıdan imalat sanayinden farklılık gösterir. Bu nedenle, inşaat sektörünün yönetim tarzı, personel yönetimi ve mali yapısı dikkatle incelenmelidir.

Sektörün Temel Özellikleri

Firmaların Büyüklüğü:

İnşaat sektöründeki firmaların büyüklüğü, yönetim uygulamaları üzerinde belirleyici bir etkendir.

Proje Tabanlı Yapı:

İnşaat sektörü proje bazlı bir yapıya sahiptir. Türkiye’de olduğu gibi diğer ülkelerde de mal ve hizmet üretimiyle doğrudan ilişkili olan bu sektör, yüksek iş gücü kullanımıyla ekonomik yapı içinde önemli bir yere sahiptir. Büyük ölçüde yerli sermayeye dayanan sektör, 200’den fazla alt sektörü harekete geçirmesi nedeniyle “lokomotif sektör”, yüksek istihdam potansiyeli nedeniyle ise “sünger sektör” olarak tanımlanmaktadır.

İşgücü Yapısı:

İnşaat sektöründe işgücü genellikle genç, erkek ve geçici çalışanlardan oluşur. Özellikle düz işçiler için sektör, geniş bir istihdam alanı sunmaktadır.

Türkiye İnşaat Sektöründe Nitelikli İşgücü İhtiyacı

1. Deprem Gerçeği ve İnşaat Kalitesi:

Nitelikli işgücü, üretimde kalite anlamına gelir. Türkiye’nin %90’ı deprem kuşağında yer aldığı için inşaat kalitesi tesadüflere bırakılamaz. Kaliteli bir inşaat; iyi malzeme kullanımı, sağlam mühendislik uygulamaları ve bilinçli, nitelikli işgücünü gerektirir.

2. Yüksek İş Kazası Oranları:

İnşaat sektörü, tüm iş kazalarının %10’unu oluşturmakta, bu kazaların %32’si ölümle sonuçlanmaktadır. İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG), nitelikli işgücünün temel bileşenidir. Bilinçli çalışanlarla “sıfır kaza” hedefine ulaşmak mümkündür.

3. İşgücü Hareketliliği:

Sektörde işgücü sirkülasyonu oldukça yüksektir. Aynı zamanda, kırsaldan kente göç eden işçilerin kalıcı iş bulana kadar geçici olarak çalıştığı bir alandır.

Sektöre Giriş Kolaylığı ve Getirdiği Sorunlar

Tasarım müşavirliği için belirli şartlar (diploma, oda üyeliği vb.) aranmasına karşın, müteahhitlik hizmeti sunmak için yeterli düzenlemeler bulunmamaktadır. Düşük öz sermaye ile kolayca sektöre giriş yapılabilmekte, bu da birçok şirketin finansal olarak zorlanmasına, projelerin yarım kalmasına ve alacaklıların mağdur olmasına neden olmaktadır. Bu durum, hem ülke ekonomisine hem de yapı güvenliğine zarar vermektedir. Bu nedenle, sektöre giriş için belirli standartlar ve asgari koşullar getirilmelidir.

Talep Yapısı ve Devletin Rolü

Talep Yapısı:

İnşaat sektöründe talep genellikle türetilmiş bir taleptir; yani yaşamak, üretmek, çalışmak, hizmet vermek veya depolamak için doğan ihtiyaçlardan oluşur. Bu talep, hükümet programlarına bağlı olarak şekillenir ve genel ekonomik durumla, özellikle de faiz oranlarıyla yakından ilişkilidir.

Devletin Rolü:

Devlet, sektörün en büyük yatırımcısı ve işvereni konumundadır. Ekonomik regülasyon aracı olarak inşaat sektörünü aktif biçimde kullanmaktadır. Ayrıca faiz oranlarını kontrol ederek özel sektör talebini dolaylı yoldan etkiler; imar izinleri ve mevzuatlar yoluyla ise sektörel yönlendirme yapar.

 

Kaynak:

AKBIYIKLI, R. (2017), “İnşaat Yönetimi – Metraj ve Maliyet Hesapları”, Genişletilmiş 3. Baskı, 803 sayfa, Birsen Yayınevi, İstanbul.

Comments are closed