Yapının Tarihçesi: İlk Barınaklardan Modern Mimariye
İnsanlar tarih boyunca doğal barınaklar olan mağaralar ve ağaç kovuklarında yaşamışlardır. Avcılık ve toplayıcılıkla beslenen insanlar, kaynaklar tükendikçe yeni yaşam alanları ve barınaklar inşa etmeye yönelmiştir. Böylece, ilk yapılar ortaya çıkmıştır.
İlk Yapılar: İglo ve Saz Kulübeler
Tarımın başlamasıyla insanlar yerleşik düzene geçmiştir. Ayrıca, yöresel malzemelerle yapı inşa etmeye başlamışlardır. Kutuplarda yaşayan insanlar iglolar yaparken, tropik iklim bölgelerinde sazdan kulübeler oluşturmuşlardır. İlk kubbeler, iglo yapım tekniklerinden etkilenerek inşa edilmiştir. Daha sonra, aynı teknik Pantheon’un taş kubbesinde uygulanmıştır.
Barınaklar, dış etmenlerden korunmak ve konfor sağlamak için geliştirilmiştir. İnsanlar sazları çamurla sıvayıp kerpiç üretmişlerdir. Tropik bölgelerde, bambudan yapılan veranda yapıları çevredeki su sorununu çözmüştür.

Resim 1- İglo
Deniz ve Akarsu Kenarında Yapılar
Deniz ve akarsular ulaşım yolları olarak kullanıldığından bazı insanlar yapıları ayaklar üzerine inşa etmiştir. Ayrıca, hareketli yapılara ihtiyaç duyduklarında çingene arabaları gibi geçici barınaklar yapmışlardır. Estetik kaygılarla yapıcılar yapıları boyayarak süslemişlerdir.
Daire Planlı ve Kubbeli Yapılar
İnsanlar daire planlı ve kubbeli yapıları, tuğla, kerpiç veya buz bloklarını üst üste dizerek inşa etmişlerdir. Kubbe yükseldikçe üstteki blok sayısı azalır ve yapı yükünü dengeleyen bir sistem oluşur. Ayrıca, tepe noktasında açılan delik, içeride yakılan ateşi ısıtmak için kullanılmıştır. Böylece, yapıcılar yarım kat kullanarak iç mekânda yüksekliğin avantajını değerlendirmiştir.
İlk Kerpiç Yapılar ve Çatılar
İnsanlar dikdörtgen planlı kerpiç yapılar inşa etmiş ve çatıyı desteklemek için yakın dikmeler ve yatay kirişler kullanmışlardır. Ayrıca, saz veya killi toprakla kapladıkları çatılar dayanıklılığı artırmıştır.

Resim 2-Kerpiç Yapı
Antik Anıtsal Yapılar
Miken ve Zoser dönemi uygarlıkları taş yapılar inşa etmişlerdir. Bu yapılar hem uzun ömürlü hem de estetik olmuştur. Taş lentolar, kemerler ve tonozlar yapının yükünü dengelerken görselliği artırmıştır. Örneğin, Mısır tapınakları ve sarayları, dayanıklılığı ve estetiği birleştirmiştir.

Resim 3- Miken Uygarlığında Saraylı Aslan Kapısı
Saray, çevresini masif taş duvarlarla sarmıştır. Ayrıca, taşlar çoğunlukla işlenmeden, bulunduğu şekliyle kaba yontularak kullanılmıştır.

Resim 4-Zoser Piramidi Giriş Kapısı

Resim 5-Zoser Piramidi Giriş Holü
Roma ve Çin Yapıları
Roma mimarları, yüksek duvarlar ve kemerler inşa etmek için Roma çimentosu ve taş-tuğla karmasını kullanmıştır. Çin’de ise insanlar çerçeve sistemleri kullanarak ahşap yapılar inşa etmiştir. Dikmeler ve yatay kirişler çatıyı taşıyarak yapının dayanıklılığını sağlamıştır.
Japon Mimarisinde Bambu ve Ahşap
Japonya’da, insanlar bambu ve ahşap kullanarak eğimli çatılar ve iskelet sistemli kulübeler inşa etmiştir. Bambu dikmeleri tepe noktasında birleştirerek yapının dengesini sağlamıştır. Ayrıca, yatay ve eğimli bambular yükleri eşit şekilde dağıtmıştır.
Rönesans ve Oran Sistemleri
Rönesans döneminde mimarlar, insan vücudu oranlarını temel ölçü sistemi olarak kullanmıştır. Floransa Katedrali, iki katmanlı kubbesiyle Gotik ve Rönesans detaylarını birleştirmiştir. Ayrıca, Francesco di Giorgio ve Leonardo da Vinci, altın oran ve modüler sistemleri ön plana çıkarmıştır.

Resim 6- Floransa Katedrali(Rönesans Döneminden bir yapı)
Endüstri Devrimi ve Modern Yapılar
Endüstri devrimiyle çelik ve cam yapı malzemesi olarak ön plana çıkmıştır. Örneğin, insanlar Eiffel Kulesi’ni inşa etmiştir. Çelik ve cam kullanımı yüksek ve geniş açıklıklı yapıların yapılmasını mümkün kılmıştır. 1800’lerin sonunda mimarlar betonarme sistemleri kullanarak yapıda yalınlığı ön plana çıkarmıştır. Prefabrikasyon sistemleri ise hızlı ve standart yapı üretimini sağlamıştır.

Resim 7-Eiffek Kulesinin ayakları(İnşaat Aşamasındayken)

Resim 8-Eiffel Kulesi
Dört adet köprüye benzeyen sütun ayakları, yapının stabilitesini artırmıştır. Dekoratif kemerler daha sonra eklenmiştir. Bu tür süsleme, Art-Nouveau akımında sıkça görülmüştür.

Resim9-Oxford Üniversitesi Müze Binası
1885-59 yıllarında inşa edilen Oxford Üniversitesi Müze Binası, Erken Gotik türünde yapılmıştır. Ayrıca, çelik ve cam kullanımı Endüstri Devrimi sonrası mimaride uygulanmıştır.

Resim 32- Antwerp Borsa Binası
Tuğla, çelik ve cam bir arada kullanılmıştır. Mühendisler çatıyı çelikten tonoz olarak yapmış ve işçiler tuğlayla düşey duvarları örmüştür. Tuğlalar sıvanmamış ve yapının strüktürü dekoratif olarak vurgulanmıştır.
1800’lerin sonlarında ortaya çıkan betonarme yapım sistemi, mimari anlayışta yenilikler sağlamıştır. Mimari anlatımda yalınlık ön plana çıkmıştır. Ayrıca, prefabrikasyon sistemi hızlı konut üretimine olanak tanımıştır. İnsanlar iskelet sistem, panel sistem ve hücre sistem gibi farklı prefabrikasyon türlerini geliştirmiştir.
Tasarlanan yapının niteliğine göre, farklı sistemler çeşitli avantajlar sunmaktadır. Örneğin, suda yüzen yerleşimler gibi yeni sistem arayışları devam etmektedir.
Sonuç: Mimari Evrim ve Malzeme Çeşitliliği
Mimari, tarih boyunca malzeme, teknoloji ve estetik kaygılarla evrimleşmiştir. İnsanlar ilk doğal barınaklardan modern çelik-cam yapılara kadar, yapı sistemlerini hem işlevsel hem de estetik olarak geliştirmiştir. Bugün mimari, geçmişin birikimi ve modern teknolojinin birleşimiyle şekillenmektedir.
Kaynakça
Apay, A. (2013). Yapı Bilgisi 1 [PowerPoint slides]. Scribd. https://www.scribd.com/document/567422186/yap%C4%B1-bilgisi-%C4%B1-PDFDrive


Comments are closed