shape
shape
Arrow

İnşaat Sektörünün Yeni Nesil Bilgilendirici Platformu

shape
Shapeyapı Teknolojisi

Kategoriler

3d house plans scaled

Yapı Teknolojisi

Yapım Teknolojileri ile ilgili bilgiler...

pexels pixabay 271667 scaled

Yapı İşletmesi

Yapım İşletmesi ile ilgili bilgiler...

pexels pixabay 269063

Malzeme Teknolojisi

Malzeme Teknolojileri ile ilgili bilgiler...

119031 scaled

Zemin Teknolojisi

Zemin Teknolojisi ile ilgili bilgiler...

urban traffic view 1 scaled

Ulaşım Teknolojisi

Ulaşım Teknolojisi ile ilgili bilgiler...

pexels yasin onus 520099596 33931158 scaled

Hidrolik

Hidrolik Teknolojisi ile ilgili bilgiler...

Shape Yapı Teknolojisi

Güncel Konular

Yapı Malzemesi

Tutkallar

Yapıştırıcıların Tanımı, Sınıflandırılması ve Uygulama Alanları Yapıştırıcılar, farklı malzemeleri bir arada tutan kimyasal maddeler olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda, yapışma; iki yüzeyin moleküller, iyonlar ve atomlar arası etkileşimlerden kaynaklanan çekim kuvvetleri aracılığıyla bir arada tutulması olarak ifade edilmektedir. Yapıştırıcı ile Birleştirme Türleri Yapıştırıcı ile birleştirme işlemleri genel olarak iki ana gruba ayrılmaktadır: yapısal ve yapısal olmayan yapıştırma. Yapısal yapıştırma, yapının sürekliliğini kaybetmeden yük taşıma kapasitesini koruyan sistemlerdir. Başka bir ifadeyle, yapısal yapıştırıcılar, yükleri yapışan parçalar arasında ileterek mukavemetin korunmasını sağlar. Bu tür yapıştırıcılar, özellikle uzay sanayi, otomotiv endüstrisi ve gemicilik gibi yüksek dayanım gerektiren sektörlerde yaygın şekilde kullanılmaktadır. Yapıştırıcıların Fonksiyonları Yapıştırıcıların en temel işlevi, parçaları bir araya getirerek birleştirmektir. Bununla birlikte, geleneksel mekanik birleştirme yöntemlerine kıyasla daha düzgün bir gerilme dağılımı sağlamaktadırlar. Ayrıca, daha düşük maliyet ve ağırlıkla bağlantı oluşturmanın yanı sıra mekanik yöntemlerle eşdeğer veya daha yüksek bağlantı dayanımı sunabilmektedirler. Bu durum, yapıştırıcıların endüstriyel uygulamalarda tercih edilme oranını artırmaktadır. Yapıştırıcıların Avantaj ve Dezavantajları Yapıştırıcılar, sahip oldukları avantajlar ve bazı sınırlılıklarıyla birlikte değerlendirilmelidir. Avantajlar Yapıştırıcıların en önemli avantajı, düzgün gerilme dağılımı ve geniş yük taşıma alanı sağlamalarıdır. Ayrıca benzer veya farklı malzemelerin birleştirilmesine imkân tanımaları, yorulma dayanımı kazandırmaları ve yüzey bozukluklarını en aza indirmeleri de dikkat çekici özellikler arasındadır. Bunun yanı sıra, sızdırmazlık sağlamaları, yüksek darbe ve titreşim sönümleme kabiliyeti sunmaları ve ekonomik olmaları da yapıştırıcıları cazip hale getirmektedir. Dezavantajlar Bununla birlikte, yapıştırıcıların bazı dezavantajları da bulunmaktadır. Özellikle yüzey hazırlığı ve temizliği gerektirmeleri, darbe ve soyulma dayanımlarının düşük olması ve çevresel koşullara karşı performanslarının sınırlı olması olumsuz yönler arasında yer almaktadır. Ayrıca, yüksek sıcaklıklarda mukavemet kayıpları yaşanabilmekte ve nemli ortamlar bazı yapıştırıcı türlerinin özelliklerini olumsuz etkileyebilmektedir. Yapıştırıcı Çeşitleri Yapıştırıcılar, kimyasal tipleri ve formları açısından iki temel gruba ayrılmaktadır. Bu noktada, kimyasal reaksiyon ile sertleşen yapıştırıcılar genellikle yapısal, fiziksel değişim ile sertleşen yapıştırıcılar ise yapısal olmayan kategoride değerlendirilmektedir. Kimyasal Reaksiyon ile Sertleşen Yapıştırıcılar Kimyasal reaksiyon sonucu sertleşen yapıştırıcılar, en güçlü yapıştırıcı türlerini oluşturmaktadır. Yapısal yapıştırıcı olarak da adlandırılan bu grupta; anaerobikler, cyanoacrylate’ler, sertleştirilmiş akrilikler, epoksiler, poliüretanlar ve modifiye edilmiş fenolikler bulunmaktadır. Örneğin, epoksiler yüksek mukavemetleriyle öne çıkarken, poliüretanlar darbe dayanımında tercih edilmektedir. Fiziksel Değişim ile Sertleşen Yapıştırıcılar Fiziksel değişim sonucu sertleşen yapıştırıcılar ise daha düşük yapışma mukavemeti sunmaktadır. Bu nedenle yapısal olmayan yapıştırıcılar olarak adlandırılırlar. Sıcak eriyikler, kauçuk yapıştırıcılar, PVA’lar ve basınç gerektirmeyen yapıştırıcılar bu grupta yer almaktadır. Özellikle endüstride hafif yüklerin taşındığı uygulamalarda yaygın şekilde kullanılmaktadırlar. Form Açısından Yapıştırıcılar Yapıştırıcılar ayrıca macun, sıvı veya toz formlarında da bulunabilmektedir. Macun tipi yapıştırıcılar metal ve kompozit parçaların birleştirilmesinde tercih edilirken, film tipi yapıştırıcılar daha çok kompozit tamirlerinde kullanılmaktadır. Düşük viskoziteli yapıştırıcılar ise petek yapılardan dolayı sandviç levhalarda uygulama alanı bulmaktadır. Yüksek Sıcaklıklara Dayanıklı Yapıştırıcılar Polimer esaslı yapıştırıcıların yüksek sıcaklıklara dayanımı sınırlıdır. Bu bağlamda, termoset ve termoplastik malzemeler arasında belirgin farklılıklar söz konusudur. Termosetler çapraz bağlanma sayesinde yüksek sıcaklıklara dayanım gösterirken, termoplastikler ısıtıldığında şekillerini yeniden kazanabilmektedir. Bununla birlikte, fenolik esaslı yapıştırıcılar yüksek sıcaklıklarda dahi mukavemetini koruyabilmekte ve dolgu malzemesi olarak da kullanılabilmektedir. Sonuç Sonuç olarak, yapıştırıcılar günümüzde pek çok endüstride vazgeçilmez bir birleştirme yöntemi olarak öne çıkmaktadır. Avantajları ve dezavantajları dikkatle değerlendirilerek uygun tür ve form seçildiğinde, geleneksel yöntemlere kıyasla hem ekonomik hem de performans açısından önemli kazanımlar sağlamaktadır. Kaynakça İşcan, B., Adin, H., & Turgut, A. (2009). Yapıştırıcı Malzeme ile Birleştirilmiş Z Tipi Bağlantılarda Bindirme Mesafesinin Etkisi. Uluslararası İleri Teknolojiler Sempozyumu (IATS’09), 13-15 Mayıs 2009, Karabük, Türkiye.

Yapı Malzemesi

Plastik

Plastik Plastik Nedir? Plastikler, “mer” adı verilen küçük moleküllerin birleşmesiyle meydana gelen polimerlerden oluşur. Çok sayıda mer’in birleşmesi süreci polimerleşme (polimerizasyon) olarak adlandırılır. Bu kimyasal süreç, farklı yöntemlere göre çeşitlenir ve plastiklerin özelliklerini doğrudan etkiler. Polimerleşme Türleri Polimerleşme, iki temel şekilde gerçekleşir: katma polimerleşmesi ve yoğuşma polimerleşmesi. Katma Polimerleşmesi: Çift bağ içeren mer’lerin uçlarındaki bağlar koparak zincir şeklinde birleşir. Böylece uzun molekül zincirleri oluşur. Bazen bu zincirlere yan gruplar da eklenir. Özellikle izomerizm yoluyla özel amaçlı plastikler elde etmek mümkündür. Ancak sürecin başlaması için dışarıdan enerji verilmesi gerekir. Bu da belirli başlatıcı maddelerin katılmasıyla sağlanır. Yoğuşma Polimerleşmesi: Farklı mer’ler kimyasal reaksiyona girerek birleşir. Çift bağların kopmasına gerek yoktur. Dolayısıyla mer’ler birçok noktadan birbirine bağlanarak üç boyutlu bir yapı oluşturur. Reaksiyon sırasında genellikle su gibi küçük moleküller açığa çıkar. Reçine Çeşitleri Plastiklerin hammaddesi olan reçineler, kaynaklarına göre üç grupta toplanır: Sentetik reçineler: Petrol ve kömürden türetilen kimyasal maddelerle üretilir. Naylon bu gruba örnektir. Yarı sentetik reçineler: Doğal maddelerin kimyasal olarak işlenmesiyle elde edilir. Selüloz nitratın selüloide dönüşmesi buna örnektir. Doğal reçineler: Ağaçlardan elde edilir. Ancak düzensiz özellikleri ve yüksek maliyetleri nedeniyle günümüzde daha az tercih edilmektedir. Plastik Çeşitleri Plastikler genel olarak iki gruba ayrılır: termoplastikler ve termosetler. Termoplastikler Termoplastikler ısıtıldıklarında yumuşar, soğutulduklarında sertleşir. Ayrıca tekrar ısıtıldıklarında yeniden biçimlendirilebilirler. Bu özellikleri sayesinde üretim sürecinde yüksek esneklik sağlarlar. Zincir yapıları çizgiseldir ve aralarındaki bağlar güçlü değildir. Bu nedenle ısı uygulandığında zincirler kayarak akışkan bir yapı oluşturur. Termosetler Termosetler ise bir kez ısıtılıp şekillendirildikten sonra kalıcı olarak sertleşir. Tekrar ısıtıldığında yumuşamazlar. Yoğuşma polimerleşmesiyle oluşan bu yapılar, üç boyutlu ve dayanıklı bir ağ yapısına sahiptir. Bu nedenle yüksek sıcaklıklara karşı termoplastiklere oranla daha dirençlidirler. Plastiklerin Avantajları Plastiklerin tercih edilmesinin temel nedenleri arasında şunlar yer alır: Kolay şekillendirilebilir olmaları, Hafiflikleri sayesinde taşıma ve montaj kolaylığı sağlamaları, Korozyona dayanıklılıkları, Elektrik ve ısıya karşı yalıtkanlık sunmaları, Renkli ya da şeffaf üretilebilmeleri, Enerji yutma ve darbe emme özellikleri. Dolayısıyla plastikler hem endüstriyel üretimde hem de günlük kullanımda önemli avantajlar sunmaktadır. Plastiklerin Dezavantajları Bununla birlikte, plastiklerin bazı sınırlılıkları da vardır: Mukavemetleri metallere göre düşüktür. Yüksek sıcaklıklara karşı dayanıksızdırlar. Uzun süreli güneş ışığına maruz kaldıklarında bozulabilirler. Onarılmaları zordur ve bazı türleri nispeten pahalıdır. Sonuç olarak, plastiklerin avantajları onları cazip kılarken dezavantajları kullanım alanlarını belirli ölçüde sınırlandırmaktadır. Plastiklerin Kullanım Alanları Plastikler çok geniş bir kullanım yelpazesine sahiptir. Örneğin, inşaat sektöründe boru, pencere doğramaları, kaplama ve yalıtım malzemesi olarak kullanılır. Ayrıca ambalaj sektöründe poşet, şişe ve film üretiminde yaygındır. Sağlık alanında serum hortumları, kan torbaları ve protezlerde; otomotiv sektöründe iç aksam parçalarında; elektronik alanında ise kablo ve izolatörlerde plastikler ön plana çıkar. Türk Plastik Sanayii Türkiye’de plastik endüstrisi son kırk yılda hızlı bir gelişim göstermiştir. Özellikle 2000’li yıllardan itibaren büyüme oranı dikkat çekicidir. Ambalaj, inşaat, otomotiv ve tekstil sektörlerinde plastik tüketimi oldukça yüksektir. Ayrıca modern üretim teknolojileri sayesinde yalnızca iç piyasa değil, dış pazarlara yönelik de ciddi bir ihracat gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla Türk plastik sanayii, sahip olduğu üretim kapasitesi ve coğrafi avantajlarla uluslararası rekabet gücü yüksek bir sektör haline gelmiştir. Kaynak: Sarıbıyık, M. (2010). Plastikler [PowerPoint slayt]. Sakarya Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi, Yapı Eğitimi Bölümü Ders Notu

Yapı Malzemesi

Metaller

İnşaat Mühendisliğinde Kullanılan Metaller İnşaat mühendisliğinde uzmanlar, metallerin özelliklerine göre onları iki ana grupta toplar: demirli metaller ve demirsiz metaller. Böylece, yapı projelerinde hangi metalin nerede kullanılacağı netleşir. Demirli Metaller Demirli metaller, bileşiminde demir bulunan metallerdir. Örneğin, demir, çelik ve çeşitli demir–çelik alaşımları bu gruba girer. İnşaatçılar bu metalleri genellikle taşıyıcı eleman olarak kullanır. Pik Demir Fabrikalar, %2–4 karbon ve bir miktar silis, kükürt, fosfor ile manganez içeren pik demiri fırından alıp kalıplara döker. Sonuç olarak, pik demir ortaya çıkar. Dökme Demir İşçiler, pik demirini yeniden ergitip kalıplara dökerek dökme demir üretir. Özellikle, inşaat sektörü dökme demiri köprü mesnetlerinde, rögar kapaklarında ve tesisat bacalarında kullanır. Çelik Üreticiler, %0.05–2 karbon içeren demiri işleyerek çelik elde eder. Bununla birlikte, kullanım yerine göre farklı türler üretirler. Örneğin, perçin çeliği, yapı çeliği, ray çeliği ve yay çeliği bunlardan bazılarıdır. Mühendisler, yapıda kullanılan çelikleri dört grupta toplar: Çelik yapılarda taşıyıcı malzemeler, Betonarme yapılarda donatı çubukları, Çelik gergi teli ve çelik kablolar, Detay (ayrıntı) malzemeleri. Çelik Yapılarda Taşıyıcı Malzemeler Fabrikalar, profiller, lama çelikleri, saç levhalar ve dökme çelik elemanları üretir. İşçiler bu elemanları bulon ve perçinlerle birleştirir. Profiller I, U, L, T ve Z harfleriyle tanımlanan kesitlere sahiptir. Betonarme Donatı Çelikleri Mühendisler, betonun çekme ve kayma gerilmelerini karşılamak için donatı çubukları kullanır. Ayrıca, üreticiler bu çubukların yüzeyini nervürlü veya pürüzlü yaparak betona daha iyi tutunmalarını sağlar. Çelik Teller ve Kablolar Üreticiler, ön gerilmeli ve ard gerilmeli betonarme yapılarda kullanılmak üzere çelik tel ve kablolar üretir. Özellikle, yüksek dayanım ve düşük gevşeme bu tellerde önemli özelliklerdir. İnşaat sektörü asma köprülerde de bu telleri tercih eder. Detay Malzemeleri Firmalar galvanize saclar, çelik profiller, galvanize borular ve çelik lifler üretir. İnşaatçılar bu malzemeleri çatı, doğrama ve kaplama işlerinde kullanır. Çelik Malzemelerin Birleştirilmesi Mühendisler, çelik malzemeleri iki şekilde birleştirir: Civata ve bulon kullanarak sökülebilir birleşimler yaparlar. Kaynak ve perçin uygulayarak sökülemeyen birleşimler oluştururlar. Sonuç olarak, çelik yapılarda farklı birleştirme yöntemleri yapının güvenliğini ve dayanıklılığını artırır. Demirsiz Metaller Demirsiz metaller, bileşiminde demir bulunmayan metallerdir. Örneğin, alüminyum, bakır, kurşun, çinko ve bunların alaşımları bu gruba girer. İnşaatçılar bu metalleri genellikle detay işlerinde ve kaplama malzemesi olarak kullanır. Alüminyum Firmalar, alüminyumu boksitten elde eder. İnşaat sektörü alüminyumu çatı kaplaması, pencere doğramaları ve enerji iletim hatlarında kullanır. Ayrıca, üreticiler alüminyumu anodize ederek daha dayanıklı hale getirir. Bakır Bakır, korozyona dayanıklı bir metaldir. İnşaatçılar onu çatı kaplamalarında, bakır borularda ve kablolarda kullanır. Bununla birlikte, alaşımlarından pirinç ve bronz geniş kullanım alanına sahiptir: Pirinç (bakır + çinko): Mobilya, musluk, vida. Bronz (bakır + kalay): Heykel, kapı tokmağı, süs eşyaları. Kurşun Maden şirketleri kurşunu cevherden çıkarır. İnşaat sektörü kurşunu çatı kaplamalarında ve radyasyon yalıtımında kullanır. Özellikle, kurşun kolay şekil almasıyla öne çıkar. Ancak uzmanlar, kurşunun zehirli yapısı nedeniyle içme suyu tesisatında kullanılmamasını tavsiye eder. Çinko Firmalar çinkoyu cevherden elde eder. İnşaat sektörü çinkoyu oluk, yağmur borusu ve galvanizleme işlerinde kullanır. Böylece, çelik malzemeler paslanmaya karşı korunur. Sonuç Sonuç olarak, mühendisler metallerin özelliklerine göre onları iki gruba ayırır. Demirli metaller, yüksek dayanım ve taşıyıcı özellikleriyle yapıların temelini oluşturur. Demirsiz metaller, hafiflikleri ve korozyon dirençleri sayesinde detay işlerinde önemli rol oynar. Özetle, her iki metal grubu da inşaat mühendisliğinde güvenli ve dayanıklı yapılar inşa etmek için vazgeçilmezdir. Kaynak: Sarbıyık, M. (2010). Metaller [PowerPoint slayt]. Sakarya Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi, Yapı Eğitimi Bölümü Ders Notu

Yapı Malzemesi

Kompozit Malzemeler

Kompozit Malzemeler Mühendisler, iki veya daha fazla malzemeyi bir araya getirerek yeni özelliklere sahip kompozit malzemeler üretir. Başka bir deyişle, bu malzemeler mikro veya makro seviyede heterojen karışımla oluşur. Amaç, her malzemenin en iyi özelliklerini bir araya toplamak ya da tamamen yeni özellikler kazandırmaktır. Kompozit Malzemelerin Tarihçesi 1900’lerin başında bilim insanları ilk modern sentetik plastikleri geliştirdi. Ardından, 1930’ların sonuna doğru plastikler diğer malzemelerle rekabet edebilecek düzeye ulaştı. Plastiklerin: Kolay biçim alabilmesi, Metallerden daha düşük yoğunlukta olması, Korozyona dayanıklılığı, Üstün yüzey kalitesi onların hızla yükselmesine yol açtı. Ancak, sertlik ve dayanıklılıklarının düşük olması, araştırmacıları plastikleri güçlendirmeye yöneltti. Sonuç olarak, 1950’lerde polimer esaslı kompozit malzemeler geliştirildi. Bugün, polimer kompozitler yüksek mukavemet, termal kararlılık, sertlik ve aşınma direnciyle öne çıkar. Üstelik, metaller kadar dayanıklı olmalarına rağmen çok daha hafiftirler. Kompozit Malzemelerin Yapısı Kompozit malzemeler iki ana bileşenden oluşur: Reçine (matris) → Kalıp görevi görür ve elyafları bağlar. Takviye (elyaf) → Sertlik ve dayanıklılığı sağlar. Mühendisler, reçinenin içine sürekli veya kırpılmış elyaflar gömer. Böylece, elyaf yapısal özellikleri (sertlik, dayanım) sağlarken, reçine yük dağılımını gerçekleştirir ve elyafı dış etkilere karşı korur. Kompozit Türleri Araştırmacılar, kompozit malzemeleri kullanılan matris türüne göre sınıflandırır: Polimer matrisler: Polyester, epoksi, fenol, vinil ester. Metal matrisler Seramik matrisler Matris Malzemeleri Takviye Elemanları Kompozit Yapı Polimerler Lifler Tabakalar Metaller Granüller Kaplamalar Seramikler Whiskers Filmler Pudra — Honeycomb Yonga — Filaman Sarımı Kompozitlerde Kullanılan Elyaf Türleri Üreticiler, kompozit malzemelerde farklı elyaf çeşitlerini kullanır: Doğal elyaflar (günümüzde yerini sentetik elyaflara bırakmıştır), Sentetik organik elyaflar (naylon, aramid → hafif ve güçlü), Sentetik inorganik elyaflar (cam, karbon, bor). Kompozit Malzemelerin Avantajları Kompozitler, pek çok üstün özelliğe sahiptir. Örneğin: Hafiftirler ve bu sayede nakliye maliyetini düşürürler. Kolay işlenir ve karmaşık geometrilerde bile üretilebilirler. Yüksek korozyon direncine sahiptirler. Kimyasallara karşı dayanıklıdırlar. İyi elektrik yalıtkanlığı sağlarlar. Yüksek yorulma ve darbe dayanımı sunarlar. Uzun yıllar bakım gerektirmezler. Elektromanyetik alan oluşturmaz, radyo dalgalarını etkilemezler. Sonuç olarak, bu özellikler kompozitleri metallerle ciddi bir rekabete sokar. Kompozit Malzemelerin Dezavantajları Her malzeme gibi kompozitlerin de sınırlamaları vardır: Hammaddeleri pahalıdır (örneğin uçaklarda kullanılan karbon elyaf kumaşı m² başına yaklaşık 50 $’dır). Katmanlar arası dayanıklılık zayıf olabilir. Üretim yöntemleri kaliteyi doğrudan etkiler, standartlaşma düşüktür. Kırılgan yapıları onarımı zorlaştırır. Raf ömürleri sınırlıdır, bazı türleri soğukta saklanmalıdır. Kompozit Malzeme Çeşitleri 1. Daneli Kompozitler Mühendisler, farklı boyutlarda taneleri bir bağlayıcıyla birleştirerek daneli kompozitler üretir. Örneğin, kum–çakıl–çimentodan oluşan beton ve bitümle bağlanmış agregalardan oluşan asfalt bu gruba girer. 2. Lifli Kompozitler Üreticiler, malzemenin mukavemetini artırmak için içine lifler ekler. Böylece, gevrek kırılma önlenir. Betonarme, kerpiç ve polimer esaslı fiber takviyeli malzemeler bu gruba örnektir. 3. Tabakalı Kompozitler Mühendisler, aynı veya farklı türden parçaları yapıştırarak tabakalı kompozitler üretir. Örneğin, kontraplaklar ya da çelik plakalarla ahşap plakaların birleşimi bu türdendir. Sonuç Sonuç olarak, kompozit malzemeler hafiflik, dayanıklılık, korozyon direnci ve kolay işlenebilirlik özellikleriyle modern inşaat ve sanayide önemli bir yere sahiptir. Bununla birlikte, maliyet ve üretim zorlukları onların kullanımını sınırlayabilir. Özetle, gelecekte teknolojinin gelişmesiyle kompozitlerin daha yaygın ve ekonomik hale gelmesi beklenmektedir. Kaynak: Sarbıyık, M. (2010). Kompozit Malzemeler [PowerPoint slayt]. Sakarya Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi, Yapı Eğitimi Bölümü Ders Notu

Yapı Malzemesi

Cam

Camlar Tarihçesi Camın keşfiyle ilgili pek çok kaynak, bu malzemenin tesadüfen bulunduğunu aktarır. Ancak tarihsel gelişime yakından baktığımızda, üretimin özellikle kumun bol olduğu ve seramik yapımının geliştiği bölgelerde başladığını görürüz. Çünkü eski uygarlıkların büyük bir bölümü seramik teknolojisinde önemli ilerlemeler sağlamıştı. Bu nedenle Mezopotamya’dan Mısır’a, Doğu Akdeniz’den Anadolu’ya kadar pek çok coğrafyada camcılık örneklerine rastlanır. Özellikle Mısır ve Mezopotamya, kurumsal cam üretiminde öne çıkan merkezler olmuştur. Arkeolojik bulgular, ilk örneklerin M.Ö. 3000’lere dayandığını gösterir. Ayrıca bu örnekler, yalnızca camdan yapılmalarıyla dikkat çeker. Özellikle keşfinden günümüze kadar cam, stratejik öneme sahip bir madde olarak hayatımızda yer almıştır. Bunun yanında zamanla çeşitliliği ve kullanım alanı artmış, sonuç olarak günümüzde vazgeçilmez bir tüketim malzemesi hâline gelmiştir. Cam Nedir? Cam; aşırı soğutulmuş alkali toprak ve alkali metal oksitleri ile diğer bazı metal oksitlerin birleşiminden oluşan bir sıvıdır. Ana maddesini silisyum dioksit (SiO₂) oluşturur. Ayrıca genel tanıma göre cam, erimiş haldeki amorf yapısını koruyarak katılaşan inorganik bir cisimdir. Üretim sürecinde hızlı soğutma uygulandığında kristalli yapı oluşmaz. Böylece cam, hem sağlamlık hem de saydamlık kazanır. Cam üretimi iki temel aşamada gerçekleşir: Ergimiş camın elde edilmesi Cama biçim verilmesi, parlatılması ve kesilmesi Camı Oluşturan Ana Maddeler Adi cam üç ana madde grubundan oluşur: Camlaştırıcılar Eriticiler Stabilizatörler Bu maddeler, genellikle kum-soda-kireç üçlüsü olarak tanımlanır. Bununla birlikte cama farklı özellikler kazandırmak için yardımcı bileşenler de eklenir. Camlaştırıcılar: Kuvars kumu, SiO₂ ve P₂O₅ gibi ağ oluşturan oksitlerdir. Eriticiler: Oksitlerin erimesini kolaylaştırır. Örneğin, 1713 °C’de eriyen silisin sıcaklığı bu maddeler sayesinde 1500 °C’ye düşer. Bu nedenle eriticilere aynı zamanda “modifikatör” adı verilir. Stabilizatörler: CaCO₃ (kalsiyum karbonat) gibi bileşenler camın yapısını sabitler. Diğer katkılar: Renk verici, kabarcık giderici (As₂O₄, KNO₃), saydamlığı azaltıcı (CaF₂) veya ısıl genleşmeyi düzenleyici katkılar kullanılabilir. Cama Renk Veren Maddeler Cam hamuruna eklenen maddeler, oranlarına göre farklı renkler oluşturur. Altın → Pembe, kırmızı Magnezyum → Mor, eflatun Çinko → Beyaz opal Demir → Yeşil, mavi, sarı Kobalt → Açık veya koyu mavi Gümüş → Sarı Bakır → Yeşil, mavi Özellikle ekonomik faktörler, bu maddelerin seçiminde belirleyici olmuştur. Altın ve gümüş gibi pahalı metaller genellikle özel ürünlerde kullanılmıştır. Buna karşılık daha ucuz metaller, günlük eşyalarda tercih edilmiştir. Cam Nasıl Üretilir? Cam yapımının ilk adımı, doğru hammaddelerin uygun oranlarda karıştırılmasıdır. Kum ana malzeme olarak yer alır. Soda, düşük sıcaklıkta akıcılık sağlar. Kireç ise kimyasal dayanıklılığı artırır. Üreticiler bu karışımı yaklaşık 1500 °C’deki fırınlarda eriterek ergimiş cam elde eder. Daha sonra cama istenilen biçim verilir, yüzeyi parlatılır ve gerekirse kesilir. Sonuç olarak cam, kullanım alanına uygun hale gelir. Uygulama Alanları Evlerde: İç kapılar, mutfak ve banyo dolap kapakları, duş kabinleri, balkonlar Ofislerde: Dolap kapakları, ara bölmeler, raf camları Mağaza, otel, restoranlarda: Tezgâhlar, bölme camları Sosyal ve endüstriyel yapılarda: Balkon ve merdiven korkulukları Cam Çeşitleri Cam türleri, uygulama alanlarına göre farklılık gösterir: a) Renkli camlarb) Buzlu camlarc) Pencere camıd) Emniyet camlarıe) Fiber glas (cam elyafı)f) Telli camg) Optik camh) Silis camlar Kaynak: Sarıbıyık, M. (2010). Camlar [PowerPoint slayt]. Sakarya Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi, Yapı Eğitimi Bölümü Ders Notu

Yapı Malzemesi

Boyalar

Boyalar ve Kullanım Alanları Boya Nedir? Boya, yüzeye uygulandığında hem koruyucu hem de dekoratif bir tabaka oluşturan kaplama malzemesidir. Boyalar üç gruba ayrılır: mineral boyalar, plastik boyalar ve yağlı boyalar. Öncelikle mineral boyalar yalnızca renk verir. Bu nedenle beton, şap, mozaik harcı ve badana uygulamalarında kullanılır. Amaç, yüzeye yalnızca görsellik kazandırmaktır.Buna karşılık yağlı ve plastik boyalar sıvı halde bulunur. Uygulama sırasında inceltici eklenir ve böylece yüzeye kolayca sürülür. Kuruduktan sonra hem koruyucu hem de ışık geçirmeyen bir film tabakası oluşturur. Dolayısıyla boya, yalnızca renk veren bir madde değildir; aynı zamanda dört temel bileşenden oluşan teknik bir karışımdır: örtücü ve renk verici maddeler, çözücüler ve incelticiler, bağlayıcılar, kurutucu ve yardımcı kimyasallar. Boyanın Tarihçesi İnsanlık, boyayı çok eski dönemlerden beri farklı amaçlarla kullanmıştır. İlk olarak mağara resimlerinde pigmentler kullanılmıştır. Ardından M.Ö. 1000’lerde Mısırlılar, kireç, reçine ve minerallerden pigment üretmiş; balmumunu bağlayıcı olarak tercih etmiştir. Bununla birlikte Çin, Japon, Aztek, Maya ve İnka uygarlıkları da boyayı farklı yöntemlerle geliştirmiştir. Öte yandan Orta Çağ Avrupa’sında ressamlar boyalarını kendileri üretmiş, bezir yağı ve organik pigmentlerle fresk ve tablolar yapmıştır. Osmanlı’da ise “Türk Beziri” adı verilen vernik oldukça yaygın olarak kullanılmıştır. Bunun ardından 19. yüzyılda çinko oksit, kurşun sülfat ve titanyum oksit bulunmuş; 20. yüzyılda selülozik, akrilik ve PVC esaslı boyalar geliştirilmiştir. Böylece boya sanayisi hızla büyümüştür. Sonuç olarak boya, günümüzde yapıları rutubetten, metalleri korozyondan koruyan; ışık kontrolü ve hijyen sağlayan çok yönlü bir yapı malzemesi haline gelmiştir. Boyaların Sınıflandırılması Bağlayıcısına Göre Yağlı boyalar Sentetik boyalar Selülozik boyalar Emülsiyon boyalar Kuruma Şekline Göre Havada kuruyan boyalar Solvent buharlaşmasıyla kuruyan boyalar Isıyla kuruyan boyalar Kimyasal reaksiyonla kuruyan boyalar Kullanım Alanına Göre Mimari boyalar Endüstriyel boyalar Deniz boyaları Sanatsal boyalar Parlaklık Derecesine Göre Parlak boyalar Yarı parlak boyalar Mat boyalar Görüldüğü gibi boyalar farklı özelliklerine göre çeşitli alt sınıflara ayrılmaktadır. Bu sınıflandırma, doğru ürünün doğru yerde kullanılmasını kolaylaştırır. Yapılarda Kullanılan Boya Sistemleri Öncelikle yağlı sistem; bezir yağı ve reçine karışımlarından elde edilir. Geç kuruduğu ve düşük dayanıklılığa sahip olduğu için artık pek kullanılmamaktadır. Buna karşılık sentetik sistem daha hızlı kurur ve yüksek parlaklık sağlar. Bu nedenle günümüzde en çok tercih edilen sistemdir. Öte yandan plastik sistem, su bazlı emülsiyon boyalardan oluşur. Akrilik, lateks veya polivinil asetat içerir ve özellikle iç-dış duvarlarda yaygın olarak kullanılır. Boya Uygulama Katmanları Bir boya uygulaması genellikle üç ana kademeden oluşur: İlk Kat Astar (Primer): Yüzeye yapışmayı artırır, emiciliği azaltır ve korozyonu engeller. Ara Kat Astar (Undercoat): Opak bir yüzey hazırlar, kalınlığı artırır ve dayanıklılığı güçlendirir. Son Kat (Finish Coat): Yüzeyi korur ve estetik bir görünüm sağlar. Dolayısıyla doğru sonuç için her üç katmanın da uygulanması gerekir. Boya Uygulama Kuralları Öncelikle aynı sistemdeki ürünler kullanılmalıdır. Ayrıca boyalar kullanılmadan önce iyice karıştırılmalı ve uygun koşullarda saklanmalıdır. Bununla birlikte yüzey temiz ve kuru olmalıdır. İdeal uygulama ortamı +5 °C üzeri sıcaklık ve %80’in altında nem oranıdır. Üstelik katlar arasında üretici firmanın belirttiği kuruma süresine mutlaka uyulmalıdır. Yanlış kombinasyonlardan kaçınılmalıdır. Örneğin, yağlı astar üzerine sentetik boya sürmek hatalıdır. İç Mekânlarda Renk Seçimi Salon ve Oturma Odası: Doğal tonlarla uyumlu, kontrastı düşük renkler seçilmelidir. Ayrıca dekoratif objelerle renk vurguları yapılabilir. Yemek Odası: Meyve tonları sıcak ve davetkâr bir ortam yaratır. Buna karşılık soluk sarı ve yeşilden kaçınılmalıdır. Mutfak: Enerji veren sıcak renkler tercih edilmelidir. Öte yandan tezgâhlarda kontrast kullanımı ışığı artırır. Yatak Odası: Rahatlatıcı ve sakin pastel tonlar seçilmelidir. İklime göre sıcak veya serin renkler kullanılabilir. Çocuk Odası: Küçük çocuklarda kırmızı, turuncu, sarı; büyüklerde açık mavi ve yeşil tonları uygundur. Banyo: Açık renkler hacmi genişletir. Ayrıca beyaz, mavi ve turkuaz temizlik hissi verir. Ortak Alanlar: Canlı atmosfer için koyu renkler; huzurlu ortam için pembe, şeftali, leylak tonları kullanılabilir. Sonuç Boyalar, yalnızca estetik değil aynı zamanda koruyucu özellikleriyle de önemlidir. Doğru boya sistemi yüzeyi uzun süre korur, yapının değerini artırır ve mekâna karakter katar. Bununla birlikte renk seçimi, psikolojik etkiler ve kullanım amacına göre yapılmalıdır. Kaynak: Sarbıyık, M. (2010). Boya [PowerPoint slayt]. Sakarya Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi, Yapı Eğitimi Bölümü Ders Notu

Yapı Malzemesi

Beton

Beton Beton, günümüzde inşaat sektörünün temel taşıdır. Peki, beton nedir ve neden bu kadar önemlidir? İnsanlar çakıl ve kumu çimento ile karıştırarak beton üretir. Karışım suyla birleştiğinde sertleşir ve dayanıklı bir yapı malzemesi ortaya çıkar. Ayrıca katkı maddeleri sayesinde beton, uzun ömürlü ve çok yönlü bir özellik kazanır. Bu yazıda, betonun tarihçesini, bileşenlerini, üretim sürecini, çeşitlerini ve avantajlarını bulabilirsiniz. Böylece beton hakkında kapsamlı bir bilgiye sahip olabilirsiniz. Betonun Tanımı ve Önemi Beton; çimento, agrega (kum–çakıl), su ve katkı maddelerinden oluşur. İlk aşamada plastik kıvamdadır; ancak priz süreciyle sertleşir. Böylece güvenilir bir yapı malzemesi haline gelir. Beton sadece dayanıklı değildir. Aynı zamanda: Yangına direnç gösterir, Su geçirmezlik sağlar, Ses yalıtımına katkı sunar, Özellikle modern yapılarda radyasyona karşı koruma sağlar. Sonuç olarak beton, hem taşıyıcı eleman hem de dekoratif malzeme olarak önemli bir rol oynar. Betonun Tarihçesi Betonun geçmişi oldukça köklüdür. Öncelikle Mısırlılar, piramitlerin yapımında kil harcı kullandı. Bunun ardından Romalılar, kireç hamurunu volkanik küllerle karıştırarak suya dayanıklı harç geliştirdi. Böylece hidrolik çimentonun temeli atıldı. 1796’da James Parker doğal çimento için patent aldı. Ardından 1824’te Joseph Aspdin, kireç taşı ve kili yakarak Portland çimentosunu icat etti. Öte yandan Türkiye’de ilk betonarme yapı 1920’de yükseldi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra mühendisler beton teknolojisini hızla geliştirdi. Günümüzde ise katkı maddeleri sayesinde çok daha dayanıklı ve estetik betonlar üretiliyor. Betonun Bileşenleri Betonun kalitesini dört ana bileşen belirler. Çimento: Su ile birleşerek agregayı bağlar. Agrega: Betonun yaklaşık %75’ini oluşturur. Su: Hidratasyon süreci için gereklidir. İnsanlar genellikle içme suyu kalitesinde su kullanır. Katkı Maddeleri: Betonun işlenebilirliğini artırır, priz süresini düzenler ve dayanıklılığı yükseltir. Dolayısıyla bu dört bileşeni doğru oranda karıştıran kişiler kaliteli beton elde eder. Ayrıca katkı maddeleri sayesinde beton farklı zemin koşullarına daha kolay uyum sağlar. Beton Üretimi Nasıl Yapılır? Beton üretimi belirli adımlar izler: İlk olarak işçiler çimento, agrega, su ve katkıları karıştırır. Daha sonra karışımı şantiyeye taşır ve kalıplara dökerler. Bunun ardından vibrasyon uygulayarak hava boşluklarını çıkarırlar. Son aşamada betonu nemli ortamda bekletirler. Böylece tam hidratasyon gerçekleşir. Özellikle su/çimento oranı, betonun dayanımını doğrudan etkiler. Ayrıca karışımdaki hava oranı da kaliteyi belirleyen önemli bir faktördür. Beton Çeşitleri 1. Hazır Beton Şantiye dışında üretilir ve taze halde şantiyeye getirilir. Böylece uygulama süreci hız kazanır. 2. Şantiyede Hazırlanan Beton İşçiler yalnızca kendi ihtiyaçları için üretir. Ancak kalite kontrolü daha zordur. 3. Normal Beton Yoğunluğu 2000–2600 kg/m³ arasındadır. Özellikle bina ve yol yapımında kullanılır. 4. Hafif Beton Yoğunluğu 800–2000 kg/m³ arasındadır. Ayrıca hafif agregalarla üretilir. 5. Ağır Beton Yoğunluğu 2600 kg/m³’ten fazladır. Bu nedenle baraj ve nükleer santrallerde tercih edilir. Beton Sınıfları ve Dayanım Değerleri Beton sınıfları C harfi ile ifade edilir. Örneğin C20/25, 28 günlük basınç dayanımı 20 MPa olan betondur. Beton Sınıfı Silindir Dayanımı (MPa) Küp Dayanımı (MPa) C16/20 16.0 20.0 C20/25 20.0 25.0 C30/37 30.0 37.0 C40/50 40.0 50.0 Böylece mühendisler, proje ihtiyaçlarına göre uygun beton sınıfını seçer. Kaliteli ve Kötü Beton Nasıl Anlaşılır? Kaliteli beton: Kolay işlenir, Yerleştirildiğinde ayrışmaz, Sertleştiğinde yüksek dayanım gösterir. Kötü beton: Homojenlikten uzaktır, Petekli ve boşlukludur, Testlerde düşük dayanım verir. İlginçtir ki aynı malzemelerle hem iyi hem de kötü beton ortaya çıkabilir. Ancak farkı, karışım oranları ve uygulama yöntemleri yaratır. Betonun Avantajları ve Dezavantajları Avantajları: Hazırlaması kolaydır, Kalıp şeklini hızlıca alır, Yangına ve suya karşı dirençlidir, Yüksek mukavemet sağlar, Yapım süresini kısaltır. Dezavantajları: Ağırlığı yüksektir, Yıkımı zordur, geri dönüşümü sınırlıdır, Isı ve ses yalıtımı zayıftır. Öte yandan, modern katkılar sayesinde bu dezavantajların bir kısmı azalır. Sonuç Beton, binlerce yıldır yapıların temel taşıdır. Doğru bileşenler ve uygun üretim teknikleri kullanıldığında, hem dayanıklı hem de uzun ömürlü yapılar inşa edilebilir. Ayrıca modern katkılar sayesinde beton artık sadece güçlü değil, aynı zamanda estetik ve çevreye daha uyumlu bir malzeme haline gelmiştir. Sonuç olarak, betonun doğru kullanımı yapının güvenliği, dayanıklılığı ve ekonomik ömrü açısından kritik öneme sahiptir. Kaynak: Neville, A. M. (2012). Properties of concrete (5th ed.). Pearson Education Limited. Mehta, P. K., & Monteiro, P. J. M. (2014). Concrete: Microstructure, properties, and materials (4th ed.). McGraw-Hill Education. Turkish Standards Institution. (2017). TS EN 206: Beton – Özellikler, performans, üretim ve uygunluk. Mindess, S., Young, J. F., & Darwin, D. (2003). Concrete (2nd ed.). Prentice Hall. American Concrete Institute. (2019). Building code requirements for structural concrete (ACI 318-19). ACI. Kost, S. (2016). Beton teknolojisi ve uygulamaları. Teknik Yayınlar. Neville, A. M. (1996). Concrete technology. Longman Scientific & Technical. Aspdin, J. (1824). Patent for Portland cement. Parker, J. (1796). Patent on pozzolanic cement. The Concrete Society. (n.d.). The history of concrete. Retrieved from https://www.concrete.org.uk Journal of the American Ceramic Society. (n.d.). Pozzolana and pozzolanic cements in ancient Rome.

Yapı Malzemesi

Alçı

Alçı Nedir? Tarihi, Özellikleri ve Kullanım Alanları Alçı taşı (CaSO₄·2H₂O), insanlar tarafından pişirilip öğütüldüğünde alçı adını alır. Ustalar pişirme sıcaklığını değiştirerek farklı özelliklere sahip alçılar üretir. Alçı, yapıda kolay uygulanabilmesi ve sağladığı avantajlar nedeniyle günümüzde en çok tercih edilen bağlayıcılardan biridir. Alçının Katılaşma Süreci Alçının sertleşmesi için gerekli su miktarı, alçı ağırlığının %25’i kadardır. Ancak ustalar bu oranla yoğurduğunda alçı çok hızlı donar. Bu yüzden genellikle %65-85 oranında su kullanarak yoğurma işlemini yaparlar. Yoğrulan alçı 2-6 dakika içinde katılaşmaya başlar ve 15-30 dakikada tamamen donar. Uygulamacılar katılaşmayı yavaşlatmak için yoğurma suyuna tutkal, jelatin veya kazein ekler. Ayrıca şekerli su, sönmemiş kireç ve sıcak su da süreci geciktirir. Böylece ortaya normalden daha sert ve dayanıklı bir alçı çıkar. Alçının Tarihi Alçı taşı, doğada bazen anhidrit (susuz kalsiyum sülfat), bazen de jips (yaklaşık %21 su içeren kalsiyum sülfat) halinde ortaya çıkar. Çatalhöyük’teki buluntular, insanların Anadolu’da alçıyı 10.000 yıl önce kullandığını gösterir. Sümerler, Asurlar, Mısırlılar, Yunanlılar ve Romalılar da alçıyı inşaatlarda kullandı. Özellikle eski Mısır’daki Alabastron şehri, yarı saydam “alabastr” taşlarıyla ünlüydü. Bu taşlardan yapılan heykel ve süs eşyaları, Etrüskler döneminde de popüler oldu. Bugün bile İtalya’nın Volterra kasabası bu gelenek sayesinde önemli gelir elde eder. Alçı Taşının Özellikleri Alçı taşı genellikle kurak iklimlerde tortul tabakalar arasında oluşur. Doğada kireçtaşı, kil ve demir oksitle karışık halde bulunabilir. Sertliği 2,0-2,4 arasında, özgül ağırlığı ise 2,2-2,4 g/cm³’tür. 120°C’de ısındığında bir miktar suyunu kaybeder ve tekrar suyla etkileşime girer. Alçının Mekanik Özellikleri Alçının basınç ve çekme mukavemeti zamanla artar. Fakat ustalar fazla su kullanırsa alçı gözenekli hale gelir ve dayanımı düşer. Çünkü hidrotasyona katılmayan su tanecikleri zamanla buharlaşarak boşluk oluşturur. Ayrıca alçıyı rutubetli ortamlarda saklamak dayanıklılığını azaltır. Yapılan deneylerde, suya doymuş numuneler kuru alçıya göre %80’den fazla dayanım kaybeder. Bu yüzden alçıyı suya ve neme maruz kalan yerlerde kullanmamak gerekir. Alçı Çeşitleri ve Kullanım Alanları Ustalar alçıyı saflığına, öğütülme ve pişirilme şekline göre sınıflandırır: Kaba Alçı: Yaklaşık %40 yabancı madde içerir. Duvar ve tavan sıvalarında kullanılır. Birinci Alçı: Daha az yabancı madde içerir. Kaba alçının kullanıldığı alanlarda tercih edilir. Ekstra Alçı: %5-10 yabancı madde içerir. Beyaz ve ince yapısı sayesinde mermer kaplama ve kartonpiyerde kullanılır. Ekstra-Ekstra Alçı: Yabancı madde oranı %5’in altındadır. Kalıp alma ve süsleme işlerinde tercih edilir. Saplı Alçı: Üreticiler, alçının içine %10-12 oranında sap karıştırır. Daha sonra hazırladıkları hamuru kalıplayıp yüksek sıcaklıkta pişirir ve böylece saplı alçıyı elde eder. Üreticiler, döşeme alçısını 1100-1200°C’de pişirerek elde eder. Bu alçı, sert yapısı ve aşınmaya karşı dayanıklılığı sayesinde özellikle döşemelerde tercih edilir. Alçının Avantaj ve Dezavantajları Alçı birçok avantaj sunsa da bazı dezavantajlar da barındırır: Avantajları: Yanmazlık Isı ve ses yalıtımı Hafiflik İşleme kolaylığı Rutubeti dengeleme Yüzeye nefes aldırma Dezavantajları: Demir ve çeliği paslandırır. Alçı, ahşap ve parlak yüzeylerde sağlam tutunmaz. Katılaşma sırasında hacmini yaklaşık %1 artırır. Alçının Isı ve Nem Düzenleyici Özelliği Alçı yanmaz. Yangın sırasında içindeki suyu buharlaştırarak alev ile yapı arasında koruyucu bir tabaka oluşturur. Ayrıca alçı, ortamdaki fazla nemi bünyesine çeker ve nem azaldığında geri bırakır. Bu özelliğiyle yaşam alanlarında sağlıklı bir nem dengesi sağlar. Isı iletkenliği ahşaba çok yakındır ve diğer birçok doğal malzemeden daha düşüktür. Bu nedenle alçı, hem enerji tasarrufu sağlar hem de iç mekân konforunu artırır. Alçının Ses Yalıtımı Alçı küçük gözenekler içerdiği için ses dalgalarını emer ve yansıtır. Özellikle akustik amaçla üretilen alçı elemanlar, mekanlarda ses düzenini başarılı şekilde kontrol eder. Günümüzde Kullanılan Alçı Türleri Sıva Alçısı Kartonpiyer Alçısı Saten Alçısı Makine Sıva Alçısı Yapı Alçısı Katkılı Normal Alçı Katkılı Susuz Alçı Kaynak: Sarıbıyık, M. (2010). Alçı [PowerPoint slayt]. Sakarya Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi, Yapı Eğitimi Bölümü Ders Notu

Yapı Malzemesi

Kireç

Kireç Nedir? Özellikleri, Türleri ve Kullanım Alanları Kireç, inşaat sektöründe yüzyıllardır kullanılan güçlü bir bağlayıcıdır. Su ile karıştığında tipine göre havada ya da suda katılaşır. Beyaz rengi ve inorganik yapısı, ona sağlam bir bağlayıcı olma özelliği kazandırır. Ana maddesini kalsiyum oksit (CaO) oluşturur. Kireç Nasıl Elde Edilir? Kireç ustaları, kireç taşını (kalsiyum karbonat – CaCO₃) 850-900°C’de pişirir. Bu işlem sırasında taş karbondioksit (CO₂) gazını bırakır ve geriye kalsiyum oksit kalır. İşte bu şekilde kireç ortaya çıkar. Sıcaklık 1000°C’yi geçmezse çalı kireci oluşur. Bu kireç gevşek yapısı sayesinde kolayca söner. Sıcaklık uzun süre 1400°C’ye ulaştığında ise kömür kireci ortaya çıkar. Kömür kireci sert yapısı nedeniyle zor söner. Kirecin Söndürülmesi Ustalar, kireci doğrudan kullanmaz. Önce suyla söndürür. Söndürme sırasında kireç kabarır, çatlar, buhar çıkar ve yoğun ısı oluşur. 👉 Yarım kilo sönmemiş kireç, 1 litre suyun sıcaklığını 100°C’ye kadar yükseltir. Söndürme işlemini dikkatli yapmak gerekir: Ustalar suyu kirecin üzerine azar azar döker. Kireç kabarıp soğuduktan sonra işleme devam eder. Kireç kuyusunu doğrudan suyla doldurmazlar çünkü kireç tam olarak sönmez. Sönmemiş kireç, ilerleyen yıllarda yapılarda çatlaklara neden olur. Bu yüzden ustalar, söndürdükleri kirecin üzerine kum örter ve en az bir kış bekletir. Böylece kireç olgunlaşır. Kirecin Sertleşmesi Kireç suyla söndürüldüğünde hacmi 2-2,5 kat artar. Kabarmalar ve çatlamalar görülür. Kireç havayla temas edince karbondioksit alır ve sertleşir. Bu nedenle ona hava kireci denir. Ancak hava kireci suya dayanıklı değildir. Kireç Türleri 1. Hava Kireçleri Havadaki karbondioksiti alarak sertleşir. Üç çeşidi bulunur: Beyaz kireç (yağlı kireç) Dolamit kireci (dolamit taşından elde edilir) Karpit kireci (asetilen üretiminden yan ürün olarak çıkar) 2. Su Kireçleri Su içinde sertleşir. %10-25 kil içeren kalkerlerin pişirilmesiyle elde edilir. Yapısı çimentoya benzer. Modern Kireç Üretimi Günümüzde firmalar kireç üretiminde modern fırınları tercih eder. Önce taş ocaklarından kireçtaşını çıkarırlar. Sonra döner fırınlarda 900°C’nin üzerinde pişirerek sönmemiş kireci üretirler. Modern yöntemlerle farklı türler ortaya çıkar: Tozsuz kireç Yavaş priz yapan kireç Kireç sütü Katkılı özel kireçler Kirecin Özellikleri Yoğunluğu: 3,02-3,30 Erime sıcaklığı: 2570°C İncelik: Elek testlerinde %15’ten fazla kalıntı bırakmamalıdır. Verimlilik: 10 kg kireçten en az 20 litre kaymak kireç çıkmalıdır. Kirecin Kullanım Alanları Kireç, inşaatta çok yönlü bir malzeme olarak öne çıkar: Sıva ve harçlarda Karayolu yapımında Gaz beton üretiminde Kireç-kum tuğlası imalatında Badana işlerinde Kireç, harçlara plastisite ve işlenebilirlik kazandırır. Ustalar, özellikle melez harç hazırlarken 1 kısım çimento, 1-2 kısım kireç ve 5-6 kısım kum kullanır. Kireç Kullanırken Nelere Dikkat Etmeli? Kalın sıva yapılmamalıdır. Aksi halde kireç sertleşmez. Suya sürekli maruz kalan yerlerde kullanılmaz. Taşıyıcı elemanlarda yer almaz; çünkü dayanımı düşüktür. Kireçli sıvalar, çimento sıvalara göre daha az çatlar. Sonuç Üreticiler kireci doğru yöntemlerle üretir, ustalar da dikkatle uygular. Ustalar kireci doğru kullandıklarında, inşaat sektöründe vazgeçilmez bir malzeme haline getirir. Kireç, harçlara ve sıvalara esneklik ile işlenebilirlik katar. Fakat ustalar yanlış uygulamalar yaptığında ciddi sorunlar doğar. Bu yüzden ustalar, kireci söndürürken, bekletirken ve uygularlarken her aşamada özen göstermek zorundadır. Kaynak: Sarıbıyık, M. (2010). Kireç [PowerPoint slayt]. Sakarya Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi, Yapı Eğitimi Bölümü Ders Notu