Türkiye’de Deniz Ulaşımı
Denizyolu Ulaşımının Tarihçesi ve Gelişimi
1950 yılına kadar Türkiye, ulaşım politikalarında demiryolu ve denizyoluna öncelik vermiştir. Bu yaklaşımın bir sonucu olarak, 1950 yılında yük taşımalarında demiryolu %55,1, denizyolu %27,8 ve karayolu %17,1 oranında pay almıştır. Aynı dönemde yolcu taşımacılığında ise karayolu %49,9, demiryolu %42,2, denizyolu %7,5 ve havayolu %0,6 oranında kullanılmıştır.
Ancak 1950 sonrasında, en pahalı taşıma türü olan karayolu taşımacılığını destekleyen politikalar sürdürülmüştür. Bu durum, Türkiye’de ulaşımın giderek karayoluna bağımlı hâle gelmesine yol açmıştır. Günümüzde yurt içi taşımacılık; yükte %92 ve yolcuda %95 oranında karayolu payına sahiptir. Dolayısıyla, ulaşım sistemi son derece dengesiz, pahalı ve sürdürülebilirlikten uzak bir yapıya dönüşmüştür.
Ne var ki, bu olumsuz tablo sık sık gündeme getirilmesine rağmen değişmemektedir. Nitekim, son on yılda ulaştırma yatırımları içinde denizyolu payı ortalama yalnızca %2,4 seviyesinde kalmıştır.
Öte yandan, teknolojik gelişmeler ve değişen ekonomik koşullar, denizyolu taşımacılığını yapısal değişikliklere zorlamaktadır. Bu nedenle, armatörler ve gemi inşaatçıları hem yük elleçleme hem limanda kalış hem de boş seyir süreleri kısa olan gemi tasarımlarına yönelmektedir. Böylelikle, denizlerde güvenli ve ekonomik taşımacılığı mümkün kılan Ro-Ro ve konteyner gemileri ile iç sularda itmeli ve çekmeli römorkör-mavna sistemleri giderek daha yaygın hâle gelmektedir.
Denizyolu Ulaşımının Önemi
Deniz yolları, daha çok uluslararası ticarette önem taşımaktadır. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye’de, doğal ve yapay limanlar aracılığıyla deniz ulaşımı gerçekleştirilmektedir.
Cumhuriyet öncesi dönemde, limanlar arası ulaşım ve deniz ticareti büyük oranda yabancıların elindeydi. Lozan Antlaşması ile limanlar arasındaki taşıma hakkı sadece Türk gemilerine verilmiş olup, bu hak 1 Temmuz 1926’da yürülüğe girmiştir. Deniz yollu ulaşımı, Denizcilik Bankası Türk Anonim Ortaklığı’nın kurulması ile gelişme göstermiştir. Mevcut limanlar geliştirilerek modern bir filo oluşturulmuştur. Bugün, bazı Türk firmaları uluslararası deniz taşımacılığında söz sahibi olmuştur.
Türkiye Deniz Limanları
Limanların gelişmesinde en önemli etken hinterlandın geniş olmasıdır.
- İstanbul Limanı: Yük ve yolcu açısından en büyük liman olup, ithalatın büyük bölümü burada gerçekleştirilmektedir.
- İzmir Limanı: Tarım ürünleri başta olmak üzere ihracatta önemli bir merkezdir.
- Mersin Limanı: Daha çok ihracata yöneliktir.
- İzmit Limanı: Ham petrol ithalatında öne çıkan bir limandır.
- İskenderun Limanı: Afrika’dan ithal edilen kömür ve Orta Doğu’ya ihraç edilen ürünlerin taşındığı limandır.
- Samsun Limanı: Karadeniz Bölgesi’nin en büyük limanıdır.
- Trabzon Limanı: Trabzon-Erzurum-İran ticaret yolunun bağlantı noktalarından biridir.
Yurtdışı Deniz Taşımacılığı
Yurtdışı yük taşımacılığında denizyolları önemli bir paya sahiptir. 8.333 km. sahil şeridi bulunan Türkiye, ihracatının %72’sini, ithalatının ise %95’ini deniz yoluyla gerçekleştirmektedir. 2001 yılında toplam 113.4 milyon tonluk taşıma hacminin %31’i Türk bayraklı, %69’u yabancı bayraklı gemilerle taşınmıştır.
Kaynakça
- Kaptanoğlu, S. (2019). Denizyolu Taşımacılığının Ekonomik Etkileri. Ulaşım ve Lojistik Dergisi.
- Türkiye Denizcilik ve Kabotaj Raporu (2021). Deniz Ticaret Odası Yayınları.
- Gökçe, A. (2018). Deniz Taşımacılığı ve Liman Politikaları. Ankara: Ulaşım ve Denizcilik Bakanlığı Yayınları.
Comments are closed